Mustafa Gültekin

Mustafa Gültekin

seferisair@gmail.com

'Kuyu Kazıcı'dan akıl almaz hezeyan!

17 Temmuz 2025 Perşembe 15:18

Bir elim hayatın kabzasında hep, öbür elim vicdanın tetiğinde bir yazı gündelikçisi olarak, asabım bozuk olsa da ağzımı bozmamaya hassaten dikkat ederim. Fakat vermeden veresiye defterine yazanlarla da peşin peşin ödeşmek gibi ölümcül bir huyum vardır.

Hadi, yazmayayım, hadi, ağzımı bozmayayım, hadi, sövüp günaha girmeyeyim dedim, ama öksüren hakikatten bulaşan vicdan virüsünü aşırı doz duyarsızlıkla etkisiz hale getirerek doğrunun hayasızca ısırılması karşısında dilimi ısırıp susacak ve yalanın ömrünü uzatacak değilim.

Kaf Dağı’ndaki, alt dudağı yerde, üst dudağı gökteki canavarın bile ağzını açık bırakacak yalan karşısında, doğrunun bilinmesi için kendimi ateşe atmam gerekse dahi ben bunu gözümü bile kırpmadan yapmaktan çekinmem.

Durmam,

Dayanamam.

Sövmeyi dua beller, sevap sayarım. Bu konuda dilim açıktır, hak edenden hiç esirgemem. Evelallah, "Aşk ile bir daha..." der, daha daha kirli ruhlara hediye ederim.

Öyleyse, buyurun; dili leş, iddiaları kalleşler için düzenlediğimiz akustiği muazzam sövgü ayinimizi başlatalım.

Hadi ordan! Sizi gidi, yalan ağaları, ahlak fukaraları sizi…

Hadi ordan! Sizi gidi, haram ekmekle büyümüş vicdan cüceleri sizi…

Hadi ordan!Sizi gidi, toprağın suyunu kurutup, taşlardan şeref dilenen yeryüzü hiçleri ve piçleri sizi…

Hadi ordan! Sizi gidi, kursakları helali kusan, adaleti gölgelerinde boğmuş, ölü taklitçileri sizi…

***

Farkındayım, şimdi merak ediyorsunuz değil mi ezelden asabı bozuk yazarınızın nadir de olsa ağzını bozacak kadar sinirlenmesinin sebebini...
Toplaşın, anlatıyorum!

Efendim, Faruk Çelik'i bilmeyeniniz yoktur.

Sadece Bursa'da değil, Urfa'sından Artvin'ine kadar hemen herkesin öyle ya da böyle hatırasında mutlaka bir "Faruk Çelik Anısı/Hikayesi" bulunur. Hani, elimizde bunun sağlamasını yapacak bir imkan olsa, siyasi başarılar, yapılan hizmetler bir yana; çıkacak en genelgeçer sonuç hiç kuşkusuz şudur: Faruk Çelik, kendisini sevmeyenin bile derdiyle dertlenecek kadar insan yanı ağır basan, kızarken dahi kızdığına kıyamayıp iyiliğini hissettiren bir adamdır. 

Ne var ki;  Faruk Çelik, ne zaman Bursa'nın, Bursalının bir derdine derman olmak üzere varıyla yoğuyla ayağa kalksa; girizgahta sıfatlarını sıraladığım, yüzlerine tükürsem, tükürüğüme acıyacağım bazı insan müsveddeleri, buraya sığdıramayacağım kadar irikıyım yalan üretip, iftira yaymaya başlıyorlar. Tamam, aklı başında kimse inanmıyor, fakat yine de "Sinek küçük, ama mide bulandırıyor."

Faruk Çelik, İbrahim'in, İsmail'ini kurban etmesi gibi, oğlu Enes'i Bursaspor'un ölüm kalım savaşına asker edip; çaresizlikten, ilgisizlikten kapısına kilit vurulmak üzere olan Bursaspor'u küllerinden diriltince iftiranın bini bir para oldu yine. 

Neymiş efendim, Faruk Çelik, Bursa'da yerel seçimleri kaybettirmişmiş. Yalancının, taaa… Bu, olsa olsa, 15 Temmuz'da toprağa gömülse de tohumlarından sürgün vermeye çalışan FETÖ dilidir, iftirasıdır. Nitekim, yakası açılmamış yalan konusunda kimse FETÖ'cülerin eline su dökemez.

Şimdi, bilerek veya bilmeyerek bu kuyruklu FETÖ yalanına alet olanlara sormak isterim. Seçim süreci boyunca Artvin'de olan Faruk Çelik, tek başına ve bin dörtyüz kilometre uzaktan Bursa'daki seçimleri kaybettirirken, seçim bölgesi Bursa olan onca kerli ferli (kelli felli) siyasetçiler kazanmak için ne yapıyordu diye sormazlar mı adama?

Bakın, bu kirli dil, Faruk Çelik'e iftira olduğu kadar Efkan Ala başta olmak üzere il başkanından milletvekillerine kadar Bursalı siyasetçilere de hakarettir. Evet, Ak Parti, Bursa'da kaybetmiştir, ama bunda ne Faruk Çelik'in dahli ne de Bursa'dan sorumlu siyasetçilerin sahada çalışma ihmali vardır. Daha önce de yazdım ve yine yazıyorum. Kaybedişin yegane sebebi yanlış adaydır... Merak eden, "Ak Parti Bursa'da neden kaybetti?" başlıklı yazımı okuyabilir.

***

Buraya kadar hemfikirsek, gelin bir de bu kuru iftirayı tedavüle sokan/lara bakalım. Faruk Çelik'e iftira atan, fakat atılan iftiranın Efkan Ala'ya da hakaret olduğunu ıskalayan bu "Kendi ipinden sallanan kuyu kazıcı", daha önce de ağzı olanın konuştuğunu sandığı ve bir bakıma çamur çukuruna dönüşen sosyal medyada rezil bir paylaşımda bulunmuştu.

Normalde ciddiye almaz ve bu kadar kelime israfında bulunmazdım, ama insanlıktan çıkmış bu "Kuyu kazıcı"nın, 6 yaşındaki çocukların okuma bayramında giyecekleri kıyafet üzerinden cinsellik fışkırtarak ahlak bekçiliğine soyunduğunu, bu yolla en başta İslam'ı kirlettiğini görünce susmanın dilsiz şeytanlık olacağını düşündüm.

Bu insanlar nasıl bir ekosistemde yetişiyor ve bu hale geliyor, bilemiyorum, ama bundan sonraki satırlarımı, okurlarımın yüce vicdanıyla birlikte Sayın Valimiz Erol Ayyıldız'ın ve sayın cumhuriyet savcılarımızın da hassaten dikkatine sunmuştum.

Birkaç ay önce, yazı hijyeni bakımından ismini anmayacağım bu ajan provokatör, lağım çukuru sosyal medya hesabından, "Bursa'ya geliyorum, okul müdürü bekle beni, o sınıf öğretmeni sen de bekle..." şeklinde tehdit savurup, Bursa'da bir ilkokulun önüne gelmiş. 6 yaşındaki çocukların okuma bayramında giyeceği şirin kıyafetleri eline alıp, video çekerek, o çocukların kıyafetleri üzerinden cinsellik fışkırtıp, ahlak bekçiliğine soyunarak öğretmenlere ve okul idarecilerine kirli, zehirli dilini uzatmıştı.

Bir de arlanmadan, "Bizim çocuklarımızın ne giyeceğine siz karar veremezsiniz, siz karar verince Balıkesir'de direk dansçısı oluyorlar..." demiş ki; bu zırvasıyla aslında, ahlakını podyuma çıkarıp, kimden yüz bulursa onun koluna girmeye teşne bir kavalye olduğunu adeta haykırmıştı.

Görünce kanım çekildi. 6 yaşındaki çocukların okuma bayramı kıyafetinden "direk dansına" uzanan bir arsızlık nasıl bir ruh halidir diye düşünmeye başladım. Hoş, o kepaze paylaşımın altına yorum yapan onlarca insan, duruma, "Pedofili" olarak çoktan teşhis koymuştu, ama ben yetinmeyip bir de uzmana danıştım. Bursa'daki en saygın psikoloji profesörlerinden birisini aradım ve bir açıklama istedim.

***

"Çocuk kıyafeti üzerinden cinsel tartışma açmak pedofili davranışların habercisidir..." diye söze başlayan psikoloji profesörü hocamız, durumun vahametini kısaca şöyle özetledi:

"Bu yaşlardaki çocukların cinsiyet ya da cinsellik algıları yoktur. Çocuklar, kendileri ve diğerlerini sadece çocuk olarak tanımlar. Cinsiyetler açısından oyunları ortaktır, birbirlerine bakışları temiz duygu dünyalarında kardeşlikten ibarettir. Bu yaşlardaki çocukları, cinsiyet açısından kategorize etmek, kıyafetlerine, saçlarına cinsellik yükleyerek yorum yapmak yetişkinlerin kendi duygu ve biliş dünyalarındaki sapmanın bir tezahürüdür. Eğer ki; bir yetişkin, bu yaşlardaki çocukların kıyafetleri ile ilgili cinsellik tartışması başlatmaya çalışıyorsa; o yetişkini eğitim öğretim ortamlarına sokmamak, çocuklara yapılacak en hayırlı iş olur. Biliş ve duygu dünyası kirlenmiş bu yetişkinler, içlerindeki sapkın düşüncelerini çocuklar üzerinden yansıtmaktadırlar ki; bu, çocuklar için korkunç bir tehlikenin habercisidir. Sapkınlıklarını zayıf varlıklar üzerinden yansıtan bu tarz kişilerin sosyal medya hesaplarına müdahale edilmelidir..."

***

Uzman görüşünden de anlaşılacağı üzere ortada açık ve ağır bir klinik vaka söz konusu. İşin bu kısmını sağlıkçılara havale ederken, bir çift sözüm de bu, FETÖ sosuyla avcarlanmış, provokatörlere prim veren kabile reisi kılıklı kasaba siyasetçilerine olacak.

FETÖ'nün açık omurga ameliyatından geçmiş ahlak ve akıl berduşu ibişler, beni dinleyin! Sizin, aynı yaştaki çocuklarınız sokakta karı-kız kovalarken; Bursaspor'u düşürdüğünüz bataklıktan çekip çıkaran; bunu yaparken sadece Bursaspor'u değil sizin de onurunuzu kurtaran genç başkan Enes Çelik'i bozuk mide gurultunuzla yıldırabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz...

SON SÖZ:

Şimdi, daha altı yaşındaki çocukların kıyafetlerine cinsellik yükleyen ve işin uzmanlarınca bunun "pedofili davranış habercisi" olduğu söylenen bir kendini bilmezin, Faruk Çelik ve Enes Çelik için sarf ettiği yalana itibar edecek değiliz elbette. Ve elbette, bu şarlatanı muhatap alıp cevap vermedi diye Ak Parti İl Başkanı Davut Gürkan'a, ilçe başkanlarına ve partinin medya sorumlularına, "Siz bu şehirde misiniz?" diyerek serzenişte de bulunmayacağız. Evet, Davut Gürkan bu şehirdedir ve icap ettiğinde Faruk Çelik başta olmak üzere bütün Ak Partililerin hakkını da hukukunu da hakkıyla korur ve koruyor da. Böyle çıkışlar yersizdir, gereksizdir, anlamsızdır. Hem Faruk Çelik, hem Davut Gürkan, Ak Parti'nin değeridir ve ilişkilerini hamasetle yürütmeyecek kadar da tecrübelidirler. Bilmem anlatabildim mi?

------

"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."      

 

Mustafa Gültekin Hakkında

Ağaçhisar'da 1977'de Şubat'ın ayazında anamın kucağında açmışım gözlerimi dünyaya. Babamın sıcak nefesiyle kulağıma okuduğu ezanla duymuşum adımı.

Mustafa

Kendimi, "Asabı bozuk bir yazı gündelikçisi" olarak tanımlıyorum. Gazeteciliğe, ortaokulda, okul gazetesi çıkartarak başladım. İlk basın kartımı "bir eğitim hizmeti" olarak burada aldım ve o gün bugündür kendimi mesleğin öğrencisi olarak görmeye, öğrenmeye devam ediyorum.

Araf'tan yeryüzüne dağıldığımızdan beri, yurt tutmayan düşlerimin peşinde, kaleme duyduğum hürmetle 20 yılı aşkın bir süredir yerel ve ulusal gazetelerde yazılar yazıyorum. Evliyim ve Canevim, Yürek Yongam Neslihan Azra'mın babasıyım.