Mustafa Gültekin

Mustafa Gültekin

seferisair@gmail.com

Ak Parti'nin güneşini kimler batırıyor?

20 Kasım 2025 Perşembe 12:29

Bu konuda çok söyledim, yazdım; farkındayım, ama "Çıkmadık candan umut kesilmez" kabilinden bir züğürt tesellisiyle ve aşk ile bir daha söyleyip en azından üzerimden "İkaz" mesuliyetini atacağım. 

Efendim,

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Konfüçyüs'ün, "Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir." Sözüyle adeta imtihan oluyor. Ne yazık ki; partide ve kamuda koltuk işgal eden gölgesi büyük, kibri gölgesinden de büyük insanlar Ak Parti'nin güneşini batırıyor.

Bana öyle geliyor ki; bu, büyük gölgeler, Ak Parti'nin en kara, en karanlık, en kırıcı ve kırılgan eşiği gibi duruyor.

Tamam, Cumhurbaşkanı Erdoğan, üzerinde o büyük gölgeleri hissettiği vakitlerde, "Biz, her zaman teşkilatlarımıza kibri, büyüklenmeyi, ayrımcılığı, hizipçiliği ve nobranlığı sokmamış olmakla övünen bir partiyiz. Genel başkanından mahalle sorumlusuna kadar Ak Parti'yi temsil eden hiç kimsenin davamızın bu vasfına zarar vermeye hakkı yoktur..." diyerek can alıcı uyarılarda bulunmaktan geri durmuyor.

Gelin görün ki; hem Ak Parti içinde hem de kamu yönetiminde bu yakıcı ikazı üzerine alınmakta geri duranlar var. Emin olun, ne kötü giden ekonomi, ne dış politika ne de muhalefet; Ak Parti'nin önünde duran en büyük sorun bu. Yani, büyük gölgeler...

Partinin ve kamunun koridorlarında cirit atan bu büyük gölgelerin iş üretmediğini, sadece güç tükettiğini daha nasıl anlatabilirim, bilmiyorum, ama "Koltuk kavgası" bir milli maçın seyirci tribününe kadar indiyse, yeni yetmelerin, ön sıradaki koltuk kapma kavgasını, en önde oturmayı en fazla hak eden ağabeyleri usulca arka koltuğa çekilerek çözüyorsa, "Tuzu bile kokuttunuz" demekten başka cümle bulamıyorum...

Burun direğini sızlatan "tuz kokusu" ister istemez eskileri hatırlatıyor insana... Yıllar önceydi. Bugün yol yorgunu olan Ak Parti'nin daha adı konmamış ayak seslerinin derinden duyulmaya başladığı günlerdi. Fazilet Partisi'nde baş gösteren "Yenilikçi-Gelenekçi" kavgasının koyulaştığı bir akşamüstü, Yıldırım teşkilatı toplanmış ve kürsüde konuşan Faruk Çelik'i dinliyorlardı. Çelik'in, iki tarafı da incitmeden yaptığı konuşmanın finalinde Recep Tayyip Erdoğan'ı tespihin boncuklarını bir arada tutan imameye benzettiği inanılmaz ikna edici cümleleri, o günlere tanıklık eden bila bedel neferlerin hala kulaklarında çınlıyordur. O gece dışarısı karanlık olsa da Erdoğan'ın ışığı parlamıştı salonda. Sonrası malum, kimi zaman en önde kimi zaman en arkada, ama hala devam eden iktidar yolunun taşlarını döşeyen nice ağır yükün hamallığında gördüm kendisini.

SON SÖZ:

Fakat bugün tablo değişti. Seyirci koltuğunda ön sıra kavgasına tutuşmuş, kibirleri boylarını aşanların kaprislerine feda edilen dava adamları arka koltukta. Yük alanların yerinde yük olanların oturduğunu görüyoruz artık. Bugün, görünmezlerin büyük gölgelerini görüyoruz.  Evet, partide ve kamuda koltuk işgal eden gölgesi büyük, kibri gölgesinden de büyük insanlar Ak Parti'nin güneşini batırıyor. O güneşin batmaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ülke genelinde, Ak Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan'ın da Bursa özelinde, partide ve kamuda, gölgelerinde kaybolmuş kibirli kabile reisi kılıklı kifayetsiz muhterislerin ensesinde bitip, diriltici bir nefesle kulaklarına, "Gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz" demesi gerekiyor.

 

--------

"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."

Mustafa Gültekin Hakkında

Ağaçhisar'da 1977'de Şubat'ın ayazında anamın kucağında açmışım gözlerimi dünyaya. Babamın sıcak nefesiyle kulağıma okuduğu ezanla duymuşum adımı.

Mustafa

Kendimi, "Asabı bozuk bir yazı gündelikçisi" olarak tanımlıyorum. Gazeteciliğe, ortaokulda, okul gazetesi çıkartarak başladım. İlk basın kartımı "bir eğitim hizmeti" olarak burada aldım ve o gün bugündür kendimi mesleğin öğrencisi olarak görmeye, öğrenmeye devam ediyorum.

Araf'tan yeryüzüne dağıldığımızdan beri, yurt tutmayan düşlerimin peşinde, kaleme duyduğum hürmetle 20 yılı aşkın bir süredir yerel ve ulusal gazetelerde yazılar yazıyorum. Evliyim ve Canevim, Yürek Yongam Neslihan Azra'mın babasıyım.