Mustafa Gültekin

Mustafa Gültekin

seferisair@gmail.com

Bu, şaka mı, yoksa yeni bir yol haritası önerisi mi?

18 Kasım 2025 Salı 10:17

Hoca Nasrettin'in, göle yoğurt çalma fıkrasını bilmeyenimiz yoktur herhalde. Hani şu, "Ya tutarsa" ile biten ve imkansızı istemenin hayatımıza nakşettiği açık şifre gibi duran fıkrasından bahsediyorum.    

Bugün size, tıpkı Hoca'nın o incitmeden fark ettiren, şaka neşteriyle gerçeği deşen muzip üslubuna benzer bir siyasi çağrıdan söz edeceğim.

Efendim, Yavuz Ağıralioğlu liderliğinde Türkiye'nin 162. Partisi olarak yola revan olan Anahtar Parti, bir yıl gibi kısa sürede Türkiye'nin ilk beş partisinden biri olmayı ve hemen her platformda, "Umut veren bir siyasi hareket" olarak adından sıkça söz ettirmeyi başardı.

Bunu, bir de siyasetin sağına Ak Parti'nin adeta ambargo koyduğu gerçeğiyle birlikte okursak kısa sürede kat edilen yolun daha da anlamlı olacağını söylememe gerek yok sanırım.

İşte bu kısa sürede fark edilen siyasi hareketin farklı üslubuyla fark yaratan lideri Yavuz Ağıralioğlu, hafta sonu Manisa'da çıktığı kürsüden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çok farklı bir çağrıda bulundu.

Yavuz Ağıralioğlu, çok farklı çağrısını, siyasetin o bıktıran kaba dilinin aksine; iç ürpertici bir zarafetle, ama bir o kadar da iğneleyici dokunuşlarla bir siyasetçinin, rakibini överek de eleştirilebileceğini göstererek, şaka tadında, ama gerçek bir üslupla yaptı.

Gelin önce özetle ne dediğine bakalım.

"Ben Sayın Cumhurbaşkanının, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına dünya liderliği namına yaptıklarını da çok makbul buluyorum. Dünya liderliğine itiraz etmiyorum. Türkiye liderliğine itiraz ediyorum. Reis, dünyayla ilgileneceğim derken milletini unuttu. Ben Cumhurbaşkanına şöyle bir şey teklif ediyorum, latifeyle: Eş Cumhurbaşkanlığı gibi bir şey uydurdum. Sen orada dur; uluslararası toplantılarda konuş. Biz hazineyi dolduralım; sen konuş. Parası olan bir devlet başkanı gibi konuş. Parası itibarlı bir ülkenin Cumhurbaşkanı felaket etkili konuşur. Parasını değerli hale biz getirelim, sen parası değerli ülke adına konuş..."

Evet, ilk bakışta nezaketli bir sataşma, latifeyle yapılmış bir çağrı gibi dursa da tıpkı Hoca Nasrettin'in "Ya tutarsa" kabilinden, ama içinde derin gerçekler barındıran epey düşündürücü cümleler gibi geldi bana. Zira Ağıralioğlu'nun "Latife" diye kurduğu bu cümlenin altında; aslında Türkiye'nin yeni siyasi yapısı ve o yapıyla birlikte özellikle ekonomide gelinen öngörülemez durumuna dair sarsıcı bir teşhis yatıyordu.

Mesela, Ağıralioğlu'nun Erdoğan'a yönelik, "Dünya liderliğine itiraz etmiyorum. Türkiye liderliğine itiraz ediyorum. Reis, dünyayla ilgileneceğim derken milletini unuttu..." sözleri, Erdoğan'ın omzuna hem devlet hem de hükümet başkanlığı yükünün yüklendiğinin ve bir kişinin bu iki ağır yükü birden taşımasının güçlüğünün açık ilanı değil mi?      

Bu cümle, siyasi mizahın cömert bir ürünü gibi duruyor olsa da başta/başlıkta sorduğumuz, "Bu, şaka mı, yoksa yeni bir yol haritası önerisi mi?" sorusunu düşürmüyor mu akıllara?

Şahsen ben, Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail'in Filistin'de işlediği insanlık suçu, Suriye'nin dönüşümü ve bölgedeki gelişmeler ekseninde Türkiye'nin dış politikadaki "Oyun kurucu olma" iddiası ile içerideki ekonomik gerçekliğin ölümcül uyumsuzluğunu yan yana koyduğumda, Yavuz Ağıralioğlu'nun nezaketli sataşmadan türettiği latifenin rasyonel bir öneriye  dönüşebileceğini düşünmeden edemiyorum.

SON SÖZ:

Tamam, elbette ki; "Eş Cumhurbaşkanlığı" gibi bir şey söz konusu dahi olmaz, ama bütün yükleri tek kişiye yükleyen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde esaslı bir değişim olabilir. Özellikle "Yeni Anayasa"nın konuşulduğu şu dönemde, toplumsal dokuya uygun, hukuku özgürleştiren, ekonomiyi diriltecek, kurumları güçlendirecek, liyakate dayalı daha şeffaf ve demokratik bir sistemin inşası mümkün olabilir. 2028'de yeniden seçilmek isteyen Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'nda, ülkeyi başbakan ve kabinesinin yöneteceği esaslı bir sisteme geçilebilir. Bana öyle geliyor ki; Yavuz Ağıralioğlu, mizah kılıfına koyarak söylediği sözlerle Erdoğan'ı incitmeden Türkiye'de yeni bir yönetim şeklini tartışmaya açmış oldu. Ülkece bu konuyu ciddi ciddi konuşmalıyız.

 

 

--------

"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."

Mustafa Gültekin Hakkında

Ağaçhisar'da 1977'de Şubat'ın ayazında anamın kucağında açmışım gözlerimi dünyaya. Babamın sıcak nefesiyle kulağıma okuduğu ezanla duymuşum adımı.

Mustafa

Kendimi, "Asabı bozuk bir yazı gündelikçisi" olarak tanımlıyorum. Gazeteciliğe, ortaokulda, okul gazetesi çıkartarak başladım. İlk basın kartımı "bir eğitim hizmeti" olarak burada aldım ve o gün bugündür kendimi mesleğin öğrencisi olarak görmeye, öğrenmeye devam ediyorum.

Araf'tan yeryüzüne dağıldığımızdan beri, yurt tutmayan düşlerimin peşinde, kaleme duyduğum hürmetle 20 yılı aşkın bir süredir yerel ve ulusal gazetelerde yazılar yazıyorum. Evliyim ve Canevim, Yürek Yongam Neslihan Azra'mın babasıyım.