İnsan ruhunun en çetrefilli oyunlarından biri, kendi içinde taşıdığı ama kabul edemediği parçaları başkasına yüklemesidir. Psikanalitik literatürde "Yansıtmalı özdeşleşme" olarak bilinen bu süreç, yalnızca klinik odalarda değil, gündelik hayatın her köşesinde karşımıza çıkar. Bir insan, öfkesini, kıskançlığını ya da korkusunu taşıyamadığında, karşısındakine aktarır; karşısındaki kişi bu duyguyu yaşamaya başlar ve böylece içsel çatışma dışarıda sahnelenir.
Carl Jung’un "Gölge" kavramı, bu mekanizmayı daha geniş bir mitolojik ve arketipsel çerçeveye yerleştirir. Jung’a göre gölge, kişiliğimizin reddettiğimiz, bastırdığımız ve görmek istemediğimiz yanıdır. Gölgeyle yüzleşmek, insanın kendi karanlığıyla tanışmasıdır. Ancak çoğu zaman bu yüzleşme doğrudan gerçekleşmez; gölge, başkalarının davranışlarında, toplumun figürlerinde ya da mitlerin kahramanlarında karşımıza çıkar.
Mitoloji, bu sürecin en eski sahnesidir. Prometheus’un ateşi çalması, Pandora’nın kutuyu açması, Medusa’nın bakışları… Hepsi insanın kendi içindeki yasaklı, korkutucu ya da bastırılmış parçaları dışarıya yansıtmasının sembolleridir. Medusa’nın taş kesen bakışı, aslında insanın kendi korkusuyla yüzleşemeyip onu dışsallaştırmasının bir alegorisidir. Yansıtmalı özdeşleşme burada devreye girer: Kendi içimizdeki dehşeti başkasına yükler, sonra onun gözlerinde görürüz.
Bugünün dünyasında da aynı döngü sürüyor. Politik tartışmalarda, aile içi ilişkilerde, hatta sosyal medyada… İnsanlar kendi gölgelerini başkalarına yansıtıyor. “Sen öfkelisin” dediğimizde, çoğu zaman kendi öfkemizi görmek istemediğimiz için karşıdakini öfke taşıyıcısı haline getiriyoruz. Böylece gölgeyle doğrudan yüzleşmek yerine, onu başkasının bedeninde deneyimliyoruz.
Burada Yaldız’ın hikâyesini düşünelim. Yaldız, iş yerinde sürekli “fazla hırslı” olmakla suçlanıyor. Oysa bu suçlamayı yapanların kendi bastırdıkları hırslarını onun üzerine yükledikleri açık. Yaldız, başkalarının gölgelerinin taşıyıcısı haline geliyor. Jung’un dediği gibi, gölgeyi başkasında görmek kolaydır; onu kendimizde kabul etmek ise cesaret ister.
Sonuçta, ister mitolojik kahramanların trajedisinde, ister Yaldız’ın gündelik mücadelesinde olsun, insanın en büyük sınavı kendi gölgesiyle yüzleşmektir. Yansıtmalı özdeşleşme bu yüzleşmeden kaçışın bir yolu olabilir; ama aynı zamanda gölgeyi fark etmenin de ilk adımıdır. Çünkü başkasında gördüğümüz şey, çoğu zaman kendimizden sakladığımızdır.
------
"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."