Seul-GÜNEY KORE
Uzun süredir görmeyi çok arzuladığım iki ülke, Güney Kore ve Japonya’yı Covid-19 riskinin sona ermesi ile birlikte görme imkanı oluştu. 9 saatlik İstanbul-Seul uçuşu ile başlayan tur programı, kısa süreli Güney Kore bölümleri ile başlayıp yine uçakla Japonya-Osaka şehrine geçişle devam etti. Bu yazıda Güney Kore ve özelde başkent Seul ile ilgili gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.
Kişi başına milli geliri 25.000 Amerikan Doları ve ulaştığı yüksek teknoloji içerikli sanayi varlığı ile dikkat çeken Güney Kore’nin başkenti Seul 9 milyon nüfusa ev sahipliği yapıyor. Ekonomik yükselişine karşın sosyal barışı henüz tam başaramamış gözüken Güney Kore sokaklarında her an sosyal hak talebi kaynaklı işçi eylemleri ile karşılaşmanız mümkün. Programımızda olmasına karşın Kuzey Kore’nin tatbikat yapması nedeniyle sınırdaki tampon bölge ziyaretimizi gerçekleştiremedik.
SEUL DİRENÇLİ BİR KENT
Seul, şehircilik açısından kentsel altyapısını tamamlamış, dirençli bir kent görünümünde. Arazi darlığı nedeniyle yüksek katlı yapılaşma yoğun kullanılmış. Kentte yeşil alan oranı da sınırlı kalmış. Kentin içerisinden geçen “Han” nehri çevresindeki parklar ile biyoçeşitlilik kayıplarını gidermeye çalışıyor. Seul, güçlü metro sistemi ile lastik tekerlekli araç trafiğini kontrol altına almayı büyük oranda başarmış. Kentsel çevre temiz ve kirlilik kaynakları kontrol altına alınmış. 20 yıl önce kokudan yaklaşılmayan kent içindeki önemli bir akarsu, şu anda içerisinde büyük balıkların dolaştığı ve turistlerin gezdirildiği harika bir yeşil koridora dönüştürülmüş.
9 milyon nüfuslu Seul’de çeşmeden su içebiliyorsunuz. Sokakta sigara içme odaları dışında sigara içmek yasaklanmış. Ciddi bir vatandaş uyumunu görebiliyorsunuz. Ayrıca sokaklarda hiçbir noktada çöp kutusu bulunmuyor. Şaşırabilirsiniz, ama durum bu. Elinizdeki çöpü hiçbir yere atmadan otelinize ya da evinize götürmek durumundasınız. Oralardan da çok başarılı bir ayrıştırma süreci sonrası çöpler büyük oranda geri dönüşüme ve kompost yapımına gidiyor. Bu başarılı sürdürülebilir kent uygulamaları gerçekten kente değer katmış gözüküyor.
Kentsel çevre, mekansal yerleşim ve kentsel ulaşım sorunları çözülmüş olan Seul merkezinde herhangi bir sanayi kuruluşu görmüyorsunuz. Aynen yaşanabilir diğer dünya kentlerinde olduğu gibi. Başarılı bir sanayi yerleşim planı hayata geçtiği görülüyor. Kentte sanayi kaynaklı su ve hava kirliliği söz konusu değil.
KORE İLE TARİHİ GEÇMİŞİMİZ ÇOK ÖZEL
Tarihi süreçlerde Kore sık sık komşu ülkelerin işgalinde ve yönetiminde kalmış. Japonya ve Çin bunların başında geliyor. Komşusu ve akrabası Kuzey Kore ile ayrılmaları sonucunu oluşturan ünlü Kore savaşına bilindiği üzere ülkemiz de 15.000 asker göndererek Güney Kore yanında dahil olmuştu. Şimdi bu topraklarda 700 civarında şehidimiz yatıyor. İlginçtir bu şehitlerimizin 460‘ı Pusan kentindeki şehitlikte yatıyor. Geri kalan şehitlerimizin ise bir kısmı savaşta kayıp listelerinde, bir kısmı ise Kuzey Kore tarafında şehit düşmüşler. Onların mezarlarına ailelerinin de takiplerine rağmen Kuzey Kore tarafından cevap verilmemiş.
KORE GENÇLİĞİ UMUT VERİYOR
Seul’de kent güvenliği olumlu anlamda dikkat çekiyor. Sosyal hayat son derece canlı. Sokaklarda “homeless” tabir edilen evsiz insan görüntülerini Avrupa şehirlerinin tersi burada göremiyorsunuz. Gençlik için iyi bir eğitim altyapısı oluşturulduğu ve uyuşturucu tehlikesinin Kore gençliğini teslim alamadığını çok açık gözlemleyebiliyorsunuz.
Güney Kore okullarında çok iyi değerler ve ahlak eğitimi verildiği, ayrıca OECD tarafından yapılan Pisa ve benzeri sınavlarda dünya ölçeğinde başarılı oldukları biliniyor. Hırsızlık ve gasp gibi suçlardan bahsedilmiyor. Lokantalarda ekmek servisi yapılmıyor. Yani Korelilerin ekmek tüketimi yok denecek kadar az. Koreli gençlerin göz kapağı kaldırtma ameliyatları ile ilgili estetik ameliyatlarda dünya birincisi oldukları bilgisini de iletelim. Yine tüm alışveriş merkezleri ve dükkanlarda bayanlara yönelik yüz maskesi satışları zirve noktasında.
Özel bir konu, sokak satıcılarının önemli bir kısmı Kuzey Kore’den kaçan göçmenlerden oluşuyor. Güney Kore bu kişilere iş ve barınma imkanı sunarak adeta bu göçü cazip hale getirmiş gözüküyor.
Son olarak bölgedeki insanların inanç dünyası ile ilgili gözlemlerimi paylaşarak yazı dizisinin birinci bölümünü tamamlamak istiyorum. Uzak Doğu ve Güney Asya'da hakim inanç Budizm ağırlıklı olup, bölge çarpıcı Budist tapınakları ile ünlüdür. Ancak Güney Kore’ye 1900’lerin başlarında gelen Amerikalı Hristiyan misyonerler bölgede uzun yıllar dinlerini tebliğ çalışmaları yapmış ve başarılı da olmuşlar. Bugün Güney Kore nüfusunun yüzde 30‘una yakın bir kısmı protestan ağırlıklı olmak üzere Hristiyanlık dinine mensup olmuşlardır.
Haftaya Uzak Doğunun diğer önemli yıldızı Japonya kentleri ile devam edeceğiz. Hoşça kalın.
------
"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."