Sedat Yalçın

Sedat Yalçın

sedat.yalcin@yandex.com

Kentler, küresel ısınma sorunlarını nasıl çözecek?

03 Eylül 2023 Pazar 23:41

2024 başlarında ülkemiz yeni bir yerel seçim ortamına giriyor. Ekonomide, yerel seçim kaygısı ile sorunların bir yapısal reform takvimine bağlı olmaksızın çözülmeye çalışılması işleri kolaylaştırmıyor maalesef.

Ekonominin ihtiyacı olan doğrudan yabancı sermaye ve dış kredi akışı için ülke göstergelerini bir bütün olarak "güven" ortamına taşımaktan başka bir çözüm olmadığını yıllardır yaşayarak görmüştük. Kısa vadeli sıcak para girişi için ise TL mevduata enflasyon oranının üzerinde bir getiri vermeniz gerekiyor. Bu durumda ise piyasaların ciddi durgunluk ve iflas riski ile karşı karşıya kalma riski var.

KENTLER İKLİM SİYASETİ BEKLİYOR

Ekonomi bu noktada iken, önümüzdeki yerel seçim gündemini ülkemiz için daha önceki seçimlerden farklı kılan birtakım başlıkları okurlarımla paylaşmak ve bazı değerlendirmeler yapmak isterim. Konumuz hangi şehirde hangi adayın ya da partinin kazanacağı konusu değil. Aksine kentlerimiz, içerisinde bulundukları kapsamlı sorunların siyasi partiler tarafından doğru algılanması ve canlı hayatının geleceğini belirleyecek ölçüde kritik süreçlere girildiğinin fark edilmesini bekliyorlar.                

İçinde bulunduğumuz 2023 yılı yaz ayları, insanlık tarihinin yaşadığı en sıcak aylar olarak kayıtlara geçmiş bulunuyor. Ülkemizde tüm şehirler aynı anda 35-45 derece sıcaklık aralığını yaşadılar. Ciddi orman yangınları ve seller yaşadık. Şehirlerimizdeki barajlarda ciddi su stresi yaşanıyor ve barajların doluluk oranları neredeyse sürekli alarm seviyesine yakın seyrediyor. Dünyada da benzer olaylar yaşanıyor. Kanada'da aylarca süren orman yangınlarının dumanından ABD şehirleri etkilendi, hatta duman Avrupa ülkelerine kadar ulaştı. Daha önce yaşanmayan iklim olayları görülmeye başlandı. Örnekleri çoğaltmamız mümkün.                 

Bu olayların temelinde Sanayi Devrimi sonrası başlayan fosil yakıt (kömür, petrol ve doğal gaz) kullanımları sonucu atmosfere salınan seragazlarının olduğu bilim çevrelerinde ifade ediliyor. Bu gazların atmosferde birikip güneş ışınlarının yerküreye çarpıp geri dönüşlerini engellemesi sonucu sera etkisi denilen bir olayın oluştuğu ve bu nedenle dünya ısı seviyesinin sürekli yükseldiği belirtiliyor. Bu da iklim değişikliklerine bağlı doğal afetleri tetikliyor.

İLK ADIM AVRUPA’DAN – AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI DEVREDE                   

Çözüm, doğayı tahrip etmemek, şehirlerimizde mümkün olduğu ölçüde karbon emisyonlarını azaltacak şekilde sektör bazlı düzenlemeleri yapmak ve bu amaçla sürdürülebilir politikalar yürütmek. Bu konudaki ilk organize olan Avrupa Birliği ülkeleri “AB Yeşil Mutabakatı” başlığında önemli kararlar aldı, bütçe ve takvim süreçlerini de başlattı. Avrupa kentlerinin birçoğu "Karbon Azaltma" taahhütlerinde bulundular. "Karbon ticareti ve Sınırda Karbon Vergisi" yoluyla da AB içi ve dışındaki üretim süreçlerinde oluşan karbon emisyonlarını mali bir karşılıkla faturalandırma süreçlerini oluşturdu. Dolayısıyla ülkemizden AB’ne ihraç edilen malların bünyesinde doğrudan veya dolaylı olarak gömülü olan karbon miktarının belirlenmesi ve vergilendirilmesi süreçleri başlıyor.                   

Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın bir “İklim Kanunu” çıkartma hazırlığında olduğu ve bu konuları düzenleyeceği beklentisi hakim. İklim değişikliğine bağlı küresel ısınma konusunun ülke ekonomilerine önemli miktarlarda uyum maliyeti getirdiği, bu nedenle yüksek karbon emisyonu oluşturan ABD, Çin, Hindistan gibi ülkelerin bu bedeli ödemeyi geciktirdikleri, sonuç olarak uluslararası toplantılarda belirlenen” Küresel ısınmayı belirli birhedefin altında tutma” iradesinin hayata geçirilemediği de maalesef görülüyor. Bu konuda çok büyük farkındalık eksikliği ve ihmal yaşandığı bizzat Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından ifade ediliyor.

KENTLERİN İKLİM UYUMU VE SEÇMENLERE KARŞI SORUMLULUK                  

Ülke yöneticilerinin sorumlulukları ile ilgili bu tespitleri yaptıktan sonra kentlerimizin ne tür tehditlerle karşı karşıya oldukları ve yaklaşan küresel ısınma riskini de içerecek şekilde ne tür bir yönetim anlayışı oluşturmaları gerektiği konularını maddeler halinde açmaya çalışalım.

 1 -Öncelikle ilk düğmeyi doğru iliklemek için kentin tüm başlıklardaki Kent verilerinin kurumlarla mutabakat halinde toplanması, işlenmesi ve analizi sonucu karar vericilere sağlıklı alt yapı oluşturulması,

2-Sürdürülebilir Dünya Kentleri'nin tamamında uygulanan Kent Göstergeleri İzleme Sistemi'nin oluşturulması,

3 -Kentin, 'İklim Uyum Planları'nın ve 'Karbon Emisyon Azaltma' hedeflerinin hazırlanması

4 -Kentin, Sürdürülebilir Çevre hedefleri kapsamında kirlilik kaynaklarının tespiti ve bertaraf edilmesine yönelik bütçe ve zaman planları ile yeşil alan oranını yükseltecek ve biyo çeşitlilik kaybını engelleyecek çalışmaların yapılması,

5-Kentin, 'Su Yönetim Planları'nın zaman projeksiyonları esas alınarak kapsamlı şekilde kuraklık perspektifi ile yeniden düzenlenmesi ile kentin doğal su döngüsü faaliyetini engelleyen unsurların belirlenmesi, su kaynaklarının korunması ve yeraltı su kullanımının dengelenmesi ile Su miktarı/Nüfus oranının yıllar itibariyle değişiminin analizi ve su bütçeleme çalışmalarının yapılması,

6-Marmara bölgesindeki 7 şehirde toplam 27 milyon nüfus yaşamaktadır. Bölgenin her alanda yeniden planlanması, iklim değişikliği uyumu ve depreme hazır dirençli kent hedefleri açısından son derece hayatidir. Gıda güvenliği, su kıtlığı, enerji, ulaşım, istihdam ve sanayi kurulumu açılarından genel bir yasal düzenlemeyi de içeren yeni bir yapılandırmaya beka nispetinde ihtiyaç bulunmaktadır. Oluşacak bölgesel çerçeve planın alt başlıklarında tüm şehirler uyum çalışmalarını yürütmelidirler.

7-Ulaşım konusunda sürdürülebilir bir sistem kurabilmek için kentin ideal Ulaşım Master Planı ve o kapsamda toplu taşıma hedefleri düzenlenmeli. Kentin hareketlilik planı oluşturulmalıdır. Tüm kenti kapsayan ve işleyen yaya ve bisiklet yollarının yapımı ve yayalaştırma bölgelerinin artırılması sağlanmalıdır. Trafikte fosil yakıt kullanan araç sayısının azaltılması hedefine dönük olarak elektrikli araç kullanımı ve ortak araç kullanımının teşviki büyük önem arz etmektedir.

Ayrıca otoyolların güneş enerjisi altyapısı olarak kullanılması yanında karayolu kent içi tünelleri ve elektrikli deniz araçlarının kullanılacağı kent içi su yolları alternatifleri üzerinde çalışılmalıdır.

8-Kentte satın alınabilir fiyatlarda konut stoku oluşturulması ve kentin deprem afetine hazırlanabilmesi için yerel yönetimlerin yoğun şekilde kiralık sosyal konut üretimine girmeleri ve özel sektörü de bu alana teşvik etmeleri önemlidir. TOKİ ve belediyeler sosyal konut dışı projelere girmemeleri, o alanı özel sektöre bırakmaları doğru olanıdır.

Kiralık sosyal konutların ihtiyaç sahiplerine teslimi ve makul bir süre sonunda da evin mülkiyetinin bedeli karşılığı devri stratejisinin ekonomide büyük kazanımları görülebilecektir.

Konut stratejisi uygulanırken kentsel alan planlaması süreçlerinin doğru yönetilmesi, kent rantlarının kamuya aktarılması ve ilave ulaşım talebi oluşturmayacak şekilde işyeri konut alanlarını yakınlaştıran “kompakt kent” uygulamalarının dikkate alınması da önem arz etmektedir. Konut finansman planı çok yönlü ve çok amaçlı çalışılmalıdır.

9-Kentlerin bir Enerji Stratejisine sahip olmaları gerekir. Kentsel sürdürülebilirliğin en temel ögelerinden birisi enerji verimliliği ve enerji tasarrufudur. Bu hedefler, binaların tasarımından başlayarak, kullanılan malzemelere ve kurulacak sistemlere göre ayrıntıları söz konusudur. 

Geleceğin şehirlerinde bina yüzeylerinin aynı zamanda bir enerji kaynağı ve veri depolama alanları olacağı öngörülüyor. Kentlerin kullandığı enerjinin yıllar itibariyle yenilenebilir enerjiden karşılanma oranının arttığı bir stratejiye sahip olmaları gerekir. Bireysel enerji tüketiminin azaltılması ve fosil yakıtlardan enerji üretiminin düzenli olarak azaltılmasını amaçlayan hususlar da bu stratejinin içerisinde yer almalıdır.        

10-Sürdürülebilir bir kentin mutlaka Malzeme ve Atık Stratejisine sahip olması asgari gerekliliklerden birisidir. Kentlerin atık azaltma hedeflerini yakından takip etmeleri gerekir. 'Döngüsel Ekonomi' olarak da ifade edilen, “Azaltma”, Yeniden Kullanım” ve Geri Dönüşüm” başlıklarının hedef rakamlarının belirlenmesi ve uygulama sonuçlarının paylaşılması ideal yönetim anlayışı olarak kabul edilebilir.

Sıfır atık uygulamalarının kamu binalarından başlayarak tüm kentin sürece dahil edilmesi, ev kadınlarının ödül yöntemleri ile evde ayrıştırma süreçlerine dahil edilmeleri ve kompost gübre oluşumu süreçlerinin organize edilmesi de yerel yönetimlerin daha mikro bazlı çalışacakları başlıklar olarak düşünülebilir.

Atıktan enerji üretilmesi konularını çeşitlendirilmesi ve sıkı bir plastik geri dönüşüm stratejisi uygulanması, üreticilerin ambalaj standartlarını sürdürülebilir uygulamalara dönüştürmeleri de ayrı bir konu başlığıdır.

GELECEK NESİLLER İÇİN YEŞİL DÖNÜŞÜM PLAN ANLAYIŞINA İNANAN YÖNETİCİLER SEÇMELİYİZ           

Yukarıda belirtilen konu başlıklarının yanında kentlerde eğitim, sağlık, turizm, gıda güvenliği ve kent tarımı, bilim ve araştırma, alan stratejileri, kültür ve sanat ile kapsayıcı yönetim anlayışı ve sosyal dışlanma konularında önemli sürdürülebilirlik uygulamaları söz konusudur. Yazının sınırları içerisinde o başlıkları detaylandırma imkanım yok maalesef.          

Kentlerin sürdürülebilirlik temelinde değişip dönüşmesi uzun yıllar alabilir. Kentlerin; örneğin, 2050 yılını esas alan 'Stratejik Planları' bu amaçla hazırlanıyor. Göreve gelen yöneticiler her şeyi sil baştan yapmazlar, ortak akılla hazırlanan kentin 50 yıllık planını ihtiyaç oranında kısmen revize ederler ve süreci kaldığı yerden devam ettirirler. Bu yaklaşım kentlerimiz için büyük bir zaman ve para tasarrufu anlamına gelir.             

Sürdürülebilir kent yatırımları bir diğer ifade ile yeşil dönüşüm projeleri artık dünyada 'Sürdürülebilir Finans' başlığı ile değerlendiriliyor. Devletler, bu tür finansman modellerine destek paketleri açıklıyorlar. Örneğin, yenilenebilir enerji yatırımları, enerji tasarrufu projeleri, geri dönüşüm projeleri, enerji verimli konut projeleri, sürdürülebilir gıda ve turizm projeleri kolay finanse edilebiliyor. Yeşil tahvil, Dünya Bankası ve AB kaynaklı fonlar bu tür sürdürülebilirlik yatırımlarını teşvik ediyorlar. Diğer taraftan özel şirketlerin sürdürülebilirlik uygulamaları bankacılık sistemi tarafından “sürdürülebilirlik raporlaması” istenilerek denetleniyor. Kullanılan kredinin maliyeti şirketin sürdürülebilir yatırım tercihlerine bağlı olarak belirleniyor.            

Kentlerin, sürdürülebilir politika seti ile yönetilmesi, o kenti her alanda daha yaşanabilir hale getiriyor. Örneğin, Viyana, son iki yıldır dünyanın en yaşanabilir kenti seçiliyor. Kent Göstergeleri Kılavuzunu incelediğinizde, yüzölçümünün yarısına ulaşan yeşil alanları, temiz çevresi, işleyen kent ekonomisi, her noktaya hızla ulaşan toplu taşıması, güvenli bisiklet ve yaya yolları, kent güvenliği, tarih, kültür varlığı, kentsel gıda ve tarımı, sanayi dönüşümü ile sağlanmış temiz üretim faaliyetleri ve karbon emisyon azaltım hedefleri ile ayrıca akıllı su yönetimi ve Tuna nehri taşkın önleme sistemleri ile tam bir dirençli ve sürdürülebilir kent özelliğinde Viyana.             

Bu özellikleri ile Viyana, her yıl tüm dünyadan gelen milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor. Bu faaliyet sonucu oluşan ekonomi, Viyana sürdürülebilirlik yatırımlarının öz kaynakla finansmanı ve Viyana halkının refahının bir üst seviyeye taşınması anlamına geliyor. Tabii ki; bir de Viyanalı çocukların ve gençlerin daha sürdürülebilir bir dünyada yaşamaları için Viyana kent yöneticileri, görevlerini yapmış olmanın huzurunu yaşıyorlar.                

Tüm bu gerçekler ışığında kentlerimizi kapasitesi ölçüsünde bir nüfus seviyesinde tutup, sanayi büyümemizi kontrolsüz konumundan hızla uzaklaştırarak ilerler isek, sürdürülebilirlik disiplini içerisinde gelecek nesillerin gurur duyacağı bir aşamaya gelebiliriz. İklim değişikliği ve küresel ısınma, bizlerin, kentlerimizde sürdürülebilir kent stratejileri uygulamamızı adeta mecbur kılıyor. Bunu yapmayıp, kentlerimize bu bilinçten uzak yöneticiler seçer isek,  kentlerimizin içerisinde bulundukları sorunları ağırlaşmış olarak yaşamak durumunda kalacağımız kesin gözüküyor . Özellikle GIDA , İÇME VE SULAMA SUYU  ve ENERJİ alanlarında ciddi krizler yaşayabileceğimizi bilim insanları ifade ediyorlar. Artık karbon salınımı diye bir derdimiz var ve bu sorunu çözmez isek küresel ısınma geleceğimizi imha edebilir.

Artık karar vakti.             

Kutuplarda son buzullar erimeden...

 

-----

"Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve politikhaber.com.tr'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir."