Stardust Solutions adlı girişim, stratosfere yansıtıcı partiküller bırakarak güneş ışığını zayıflatmayı ve dünyanın sıcaklığını düşürmeyi hedefleyen tartışmalı bir “güneş jeomühendisliği” projesi üzerinde çalışıyor. Bazı bilim insanları ise, "Bu teknoloji yanlış giderse dünya ısı şokuna girebilir" uyarısında bulunuyor.
Küçük bir teknoloji girişimi, insanlığın iklim krizine vereceği en tartışmalı yanıtlardan birini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Politico Magazine’de yer alan kapsamlı habere göre, “Stardust Solutions” adlı şirket, atmosfere özel yansıtıcı partiküller salarak güneş ışığının bir kısmını uzaya geri yansıtmayı ve böylece küresel ısınmayı geçici olarak frenlemeyi hedefliyor.
Şirketin planı, bilimsel literatürde “güneş jeomühendisliği”, “stratosferik aerosol enjeksiyonu” ya da “güneş ışığı yönetimi” olarak adlandırılan yöntemlerden birine dayanıyor. Bu yaklaşım, büyük volkanik patlamaların ardından stratosfere yayılan sülfür parçacıklarının geçici bir soğuma etkisi yaratması gözleminden hareket ediyor.
25 KİŞİLİK EKİP, 75 MİLYON DOLARLIK YATIRIM
Politico’nun aktardığına göre, iki yıl önce kurulan Stardust’ta yaklaşık 25 kişi çalışıyor. Şirketin kurucuları arasında, ünlü nükleer fizikçi Yanai Yedvab ve yine fizikçi olan ortağı Amyad Spector bulunuyor.
Stardust, Ekim 2024 itibarıyla ağırlıklı olarak Silikon Vadisi sermayesi ve bazı sanayi ailelerinin fonlarından toplam 75 milyon dolar yatırım topladı. Son turda, iklim teknolojilerine yatırım yapan Lowercarbon Capital’ın 60 milyon dolarlık bir pakete öncülük ettiği belirtiliyor. Şirketin ilk yatırımcıları arasında, eski Kanada Başbakanı Stephen Harper’ın da ortak olduğu bir girişim sermayesi fonu da yer alıyor.
Politico tarafından görülen bir yatırım sunumuna göre Stardust, önümüzdeki birkaç yıl içinde küçük ölçekli denemelerden “küresel sıcaklıkta kademeli düşüş gösterimi”ne, 2030’larda ise tam ölçekli uygulamaya geçebilecek bir takvim öngörüyor.
HEDEF: STRATOSFERE “TOZ ŞEMSİYESİ”
Şirketin geliştirdiği teknoloji, teorik olarak basit bir şemaya dayanıyor:
Özel formüle sahip yansıtıcı partiküller,
Stratosfere çıkabilen uçaklarla yüksek irtifaya taşınacak,
Belirli enlemlerde atmosfere bırakılacak,
Bu partiküller, güneş ışığının küçük bir kısmını uzaya geri yansıtarak küresel sıcaklıkları düşürecek.
Stardust, parçacıkların “doğada bulunan bileşenlerden” üretildiğini ve ozon tabakasına zarar vermeden yaklaşık bir yıl içinde atmosferden düşerek ekosistem tarafından emilebileceğini savunuyor. Ancak şirket, kimyasal bileşimi ve ayrıntılı etki analizlerini, patent süreci ve ticari sır gerekçesiyle kamuoyuyla henüz paylaşmış değil.
Şirketin modeli, yaklaşık 100 uçaklık bir filoyla başlayıp sürekli uçuşlarla stratosfere düzenli partikül salımı yapılmasını öngörüyor. Bazı bilim insanları, bu yüksekliklerde ağır yük taşıyabilecek hazır uçak bulunmadığını belirterek bu iddiayı da sorguluyor.
"UCUZ, AMA RİSKLİ BİR ÇÖZÜM"
Uzmanların büyük kısmı, bu tür bir müdahalenin gezegenin ortalama sıcaklığını düşürebileceği konusunda hemfikir. İngiltere’nin köklü bilim kurumu Royal Society, Kasım 2024’te yayımladığı raporda, güneş ışığını yansıtma yöntemlerinin teorik olarak etkili olabileceğini, ancak yan etkilerin ve bölgesel sonuçların henüz yeterince anlaşılmadığını vurguladı.
Cornell Üniversitesi’nden havacılık mühendisi Douglas MacMartin, küresel ölçekte etkin bir soğutma operasyonunun yıllık maliyetinin “on milyarlarca dolar” seviyesinde olacağını belirtiyor. Bu tutar, iklim değişikliğinin yol açtığı ekonomik kayıplarla kıyaslandığında görece düşük görülüyor. Ancak uzmanlar, bunun bir “tedavi” değil, geçici bir semptom baskılama olduğunu hatırlatıyor:
Atmosferdeki karbondioksit birikmeye devam ettikçe,
Etkiyi korumak için her yıl daha fazla partikül salmak gerekecek,
Bu süreç onlarca, hatta yüz yıl sürebilecek.
Bilim insanlarının en büyük kaygılarından biri ise “termination shock” olarak adlandırılan senaryo: Eğer küresel ölçekte devam eden bir güneş jeomühendisliği programı ani şekilde durursa, atmosferde birikmiş sera gazları nedeniyle sıcaklığın çok kısa sürede sert biçimde yükselmesi ve bunun öngörülemez sonuçlara yol açması mümkün.
JANOS PASZTOR: BM’NİN ESKİ İKLİM DANIŞMANINDAN “İÇERDEN” UYARILAR
Stardust’ın bu noktaya gelişi, yıllardır güneş jeomühendisliği alanında küresel yönetişim çağrısı yapan isimlerden Janos Pasztor’un da dikkatini çekti. Eski BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un iklim başdanışmanı olan Pasztor, Politico’ya verdiği demeçte, uzun süre bu tür bir şirketin ortaya çıkmasını beklediğini, ancak Stardust’ın hızının kendisini bile şaşırttığını söylüyor.
Pasztor, 2024 başında şirketin CEO’su Yedvab ile yaptığı çevrim içi görüşmenin ardından, Stardust’a danışmanlık yapmayı kabul etti. Görevi, şirketin şeffaflık ve yönetişim sorunlarını incelemek ve kamuoyuna açılmaları için bir yol haritası hazırlamaktı.
Hazırladığı 18 sayfalık raporda Pasztor:
Teknolojinin kullanılmasına yönelik bir “moratoryum” çağrısı yapıyor,
Şirketin dış denetime açık bir gönüllü etik kodu ilan etmesini istiyor,
Bilimsel verilerin hakemli dergilerde yayımlanması ve bağımsız bilim insanlarının sürece dahil edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Stardust, web sitesinde “güneş yansıtma teknolojisinin ancak devletler ve yetkili kurumlar tarafından yönetilen bir yönetişim çerçevesi içinde kullanılabileceğini” kabul eden genel ifadeler paylaştı. Ancak Pasztor’un önerdiği açık moratoryum ve ayrıntılı davranış kodu henüz yayımlanmış değil.
Pasztor, şirketle ilişkisini 2024 sonunda “dostane” şekilde sonlandırdı. Bugün ise, “Bu şirket var ve geliştirme sürecini sürdürüyor. Toplum ya bunu yasaklama kararı almalı ya da sıkı bir küresel düzenleme çerçevesi oluşturmalı” uyarısında bulunuyor.
ŞEFFAFLIK TARTIŞMALARI VE GİZLİLİK SÖZLEŞMELERİ
Politico’nun konuştuğu birçok bilim insanı ve uzman, Stardust’ın şeffaflık konusundaki yaklaşımından rahatsız. Şirket, görüştüğü akademisyenlerden çoğu zaman gizlilik sözleşmesi (NDA) imzalamalarını istiyor. Bu durum, gezegenin iklimini etkileyebilecek bir teknoloji için bilimsel özgürlük ve hakemli denetim açısından ciddi soru işaretleri yaratıyor.
Cornell Üniversitesi’nden iklim bilimci Daniele Visioni, şirket temsilcileriyle yaptığı görüşmede detaylı bilgi alamadığını, NDA imzalamayı kabul etmediği için sorularına yanıt verilmediğini anlattı ve “İnsanlara ‘Her şey gizli ama bize güvenin’ derseniz, güven kaybından başka bir şey yaratmazsınız” değerlendirmesini yaptı.
Güneş jeomühendisliği alanında öncü akademisyenlerden, karbon yakalama girişimi Carbon Engineering’in kurucusu David Keith de Stardust’a danışmanlık teklifini reddetti. Keith, küresel ölçekte etkileri olabilecek bir teknolojinin kâr amacı güden bir şirket modeliyle geliştirilmesini doğru bulmadığını söyledi.
WASHİNGTON’DA YOĞUN LOBİ, HEDEF: ABD DEVLETİ
Stardust, yalnızca laboratuvarda değil, Washington’da da hızlı hareket ediyor. Politico’nun haberine göre şirket:
Eski Beyaz Saray ve Pentagon yetkililerinin çalıştığı danışmanlık şirketleriyle,
Capitol Hill’de etkili hukuk ve lobi firmalarıyla çalışıyor.
Bu ekipler, hem ABD’de hem de uluslararası düzeyde güneş jeomühendisliğine yönelik bir düzenleyici çerçeve hazırlanması için temaslar yürütüyor. Şirket, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda şu anki görüşmelerin “müşteri arayışı değil, düzenleme ihtiyacına dikkat çekme” amacı taşıdığını savunsa da, yatırımcı sunumlarında ABD bayrağıyla birlikte “government contracts” (devlet sözleşmeleri) başlığı yer alıyor.
Şirketin 2023 tarihli yatırım sunumunda:
2027 için “kademeli sıcaklık düşüşü gösterimi”,
2030 için “büyük ölçekli gösterim”,
2035 sonrası için ise “küresel tam ölçekli uygulama” öngörülüyor.
Bu takvim, birçok bilim insanına göre hem bilimsel araştırmalar hem de uluslararası müzakereler için son derece dar bir zaman aralığı anlamına geliyor.
BİLİM İNSANLARI İKİYE BÖLÜNMÜŞ DURUMDA
Güneş jeomühendisliği genel olarak bilim dünyasını ikiye bölmüş durumda. Bir kesim:
Sera gazı emisyonlarının hâlâ arttığını,
Paris Anlaşması’ndaki ısınma sınırlarının aşılma riskinin büyüdüğünü,
Aşırı sıcak dalgaları, seller, kuraklıklar ve ekosistem çöküşleri gibi tehditlerin giderek ağırlaştığını hatırlatarak, “En azından araştırılmalı, aksi etik olmayabilir” görüşünü savunuyor.
Diğer kesim ise:
Güneş ışığını kesmenin, karbon kirliliğini durdurmadan “ısıyı halının altına süpürmek” anlamına geleceğini,
Okyanus asitlenmesi, hava kirliliği ve fosil yakıtlara bağımlılık gibi sorunlara dokunulmadığını,
Bölgesel iklim rejimlerinin bozulması, kuraklık ve aşırı hava olaylarının artması gibi olası yan etkilerin yeterince bilinmediğini,
Teknolojiyi elinde tutan devlet veya şirketlerin, dünyayı “iklim şantajı” ile karşı karşıya bırakabileceğini savunuyor.
2022’de yaklaşık 600 akademisyen, güneş jeomühendisliğine yönelik bir “kullanılmama anlaşması” çağrısı yapmıştı. Buna rağmen Birleşmiş Milletler çatısı altında bağlayıcı bir yasak ya da kapsamlı bir düzenleme henüz hayata geçirilmiş değil.
“BELKİ DE TEK SEÇENEK” Mİ?
Politico’ya konuşan Janos Pasztor, iklim krizinin geldiği noktada bu teknolojinin “ahlaki bir ikilem” yarattığını söylüyor. Bir yanda, ciddi riskler ve belirsizlikler; diğer yanda, hızla ısınan bir gezegen ve geri dönüşü zor eşikler var:
“Eğer durum gerçekten bu kadar kötüyse, belki de bu tekniğe ihtiyaç duyacağız. O halde en azından bilimsel olarak anlamak için, çalışmak gibi ahlaki bir yükümlülüğümüz var.”
Ancak Pasztor’a göre asıl sorun, bu tartışmalar sürerken Stardust gibi şirketlerin laboratuvarların ve bilimsel forumların ötesine geçip fiilen sahaya inmeye hazırlanması.
“Yönetişim mekanizmaları oluşana kadar, bu şirketler istedikleri gibi hareket edebilir. Toplumun ya bu teknolojiyi tamamen yasaklama ya da çok sıkı küresel kurallarla çerçeveleme konusunda bir karar vermesi gerekecek”
Güneş jeomühendisliği tartışması, iklim krizinin geldiği noktada insanlığın önüne çıkan en zor sorulardan birini gündeme getiriyor: Gezegenin termostatı ile oynamaya hakkımız var mı – yoksa artık başka çaremiz mi kalmadı?
Kaynak: KARAR
HABERE YORUM EKLE